Blog İçi Arama

Grilikten Koşar Adım Maviye...

Dünya.. apartmanlar..inşaatlar..asfaltlar.. egzoz dumanları.. arabalar vesaire... Ne kadar da bunaltıcı öyle değil mi?

O zaman buyurun "Yaratalım Kendi Dünyamızı.." Kuralsız.. Masmavi...

Ve Şimdi Hoş Geldiniz
KARACA DÜNYASINA

27 Ekim 2012 Cumartesi

Şaraptır Kiri Dudağın

Yudumdur nefse doğan bir deli nefes, kadehten bir kontes yahut şişeden ayyaşça,
Bir ekşi üzüm yahut bilemedim işte ne ise maddenin hamı bu kez...
Kadının bir diğer silüeti bir bardak dedim ya ve yahut bir kadın göbek deliği !
Kirlenmez bilakis ak ile pak akar dişlerimden kamaşıp ahh şu yanık ciğerime ulaşır
Titremez mi için söyle ? Sakallarımdan dökülüp ta kasıklarına !

Benim dudağımdadır şarabın kiri, yutkunsam korkarım bekletsem kusar !
Bir öpüşmelik ıslaktır dudağım ve tam sevişmelik sarhoş ruhum !
Benim kadınımın kasığındadır şarap lekesi...
Dudağımdan bulaşır da tadına karışır !
Sevaptır öpüşmek bir bebe yolundan ki yol ıslaksa...

Alırım şarabın bizzat kendisini karşıma, kâh Ayşe olur kâh Fatma, çoğu sefer bir zilli fahişe !
O sert olsa ne yazar ki ?
Tartışıyorum ulan seninle, değsin ağzın ağzıma !

25 Ekim 2012 Perşembe

Bir İstanbul

Bir İstanbuldur tutturdum, ne korkağım ben, ne de bir salıncak dağ başında tek !
Bir etekli adam misali, değil Mevlevi lakin üşüye üşüye dönüp durdum, çıplak ayak meme tek !
Bir İstanbuldur arkadaş ! Eşi orada sevenin, yâreni orada yâr'ın, sözüm ona gideceği her gece yarın !
Bir gıravatlı kadın misali, bir acemi katil, ulan... Ulan boğaz da orada can da orada...
Cananı sorma bir İstanbul tutturdum ki fıttırdım...





Kırmızı Karanlığın Hafifletilmiş Kumralı... "Ece DORSAY"

      Efendim kendimce okur dinlerim ki bu hayli zaman oldu. Okumaya başladığımda bana öğretilenleri red etmişliğim çoktu. Örnek ile açıklamak gerekirse o "Ali" pezevenginin cinlikleri, yahut "Oya'nın" atladığı ip ve bana verilmesi gereken top hiç bir önem arz etmedi benim için. Ha bu arada fasulyelerim yoktu ve yılan çizmedim. Bu böyle. Bir varoluş içerisine girmişsem eğer buna azıcık benlik katmalıydım nitekim katım. Yazım herkesinkinden çirkindir ve söylediklerim bir çoğu tarafından anlaşılmaz...

      Efendim dedim ya kendimce okur dinlerim bir de yazarım ben kendimce. Usul usul girdi bu melet kanıma benim. Kadın gibi. Saçlarını açtı önce, sonra omuz askısı ve sonrası malum efendim...

      Son okumalarımdan bir müddet öncesine dek gelir "Ece Dorsay" denen hatun kişiyi tanımam. Bir heves, efendime söyleyeyim öylesi büyük bir merak ve hayranlık uyandırdı bende. Hiç anlam veremediğim. "Mor Rüya" bir kere başta kazanmıştı beni.. Biliriz ki her birimizi vardır mor rüyaları... Bu kadın almış yazmış. Çekinmemiş. Okur muyuz ? Okuduk Efendim. Okuyun !

      Bu kadın güler.. Gülümser. Bu kadın alçak gönüllü ve bu kadın öylesi bir kırmızı karanlık ki... Aşkta can bulmuş köz gibi. Selam verir,selam alır. Gün olur gece olur. Döner dolaşır bir garibin bir satırına bir dirhem hece olur. 

      Bazen hocam derim bu hatun kişiye. Okumuş okutmadan evvel. Üstüne bir şeylerde bir şeyler olmuş, bazı kalın kafaların anlayamayacağı şeylerden. Efendime söyleyim öğretmen olmuş. Durmamış yazmış. söylemiş. Hiç durmamış koşmuş... Yorulursa diye geldim ben. 

      Sevgili Ece Dorsay bir çoğuna, yol oldun. Teşekkürüm eteklerine köle bunu bilesin. 

Ve Ece Dorsay... Bilirsin... Ben hep çiçekli günaydın.