Blog İçi Arama

Grilikten Koşar Adım Maviye...

Dünya.. apartmanlar..inşaatlar..asfaltlar.. egzoz dumanları.. arabalar vesaire... Ne kadar da bunaltıcı öyle değil mi?

O zaman buyurun "Yaratalım Kendi Dünyamızı.." Kuralsız.. Masmavi...

Ve Şimdi Hoş Geldiniz
KARACA DÜNYASINA

21 Ocak 2013 Pazartesi

Kim Bilir Gel

Sen hiç gitme.
Giden olurum, yol olurum. Yok olurum.
Sen hiç gitme!

Korkuyorum ulan ! Korkuyorum.
Lan ! Lan salya sümük korkuyorum.
Gitme derken ilk üç harften korkuyorum...
Sikilesi şu dilimden korkuyorum...

Altima sıçarım, bak gitme !
Gün sayarim, saçımı başımı yollarım.
Köpek gibi kapında titrerim...
Yokluğunun üstüne titrerim
Cayir cayır yanar-söner tüterim...
Biterim amına koyayim gitme !


Dilim falan sürçmedi....
Gel Artık...

17 Ocak 2013 Perşembe

Şehr-i Ben Gibi Sen

Bir şehir yaptım ikimize...
Yıkılmış bir virane saray ki içinde perişan balık
Bir iskele saray yeri el pençe bir kaç dalkavuk...
Bir şehir yaptım ikimize. Ben var, benler var. Yok sen.

Sokaklari deniz kokulu caddeleri şarap.
Bir çay bahçesi kalabalığında her bardak iki satir laf...
Şehir benim.
Üstüme iyilik. Geliver.

8 Ocak 2013 Salı

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kuşlardan Bahsetmedim

Bu çağrı açık...

Tutunduğun herhangi bir dalın eline batan kıymığıyım belki
Ve belki hiç açılmayan sutyenin kopçası...
Sarı bir baharı yok eden kırmızı bir hazan ve hatta kıpır kıpır üstünde yatan..
Eşşeoğlueşşek dedikleri köy yerinde koşan Metropolun iki sokak kahvesi...

Bak kadın...

Öyle bir bak ki kadın, yorganı çarşafı yak kadın...
Saçının sarısı,karnının ağrısı... Bak kadın durma hece hece yaz kadın...
Bir gecenin ayazını şarkı et, bir de sabahın günahını şiir.
Bir duygu hoplasın beynimde... Hoplarken usulca sokul kulağıma "BEYİM DE"

Al kadın...

Ruhumla bir işte bedenim, öyle kirli.. Öyle arsız... Al kadın...
Bitmeyiversin ulan bu gece bi yat hele göğsüme öylece kal kadın...
İki satır neymiş demesinler her harfinde dilimden akan bal kadın...
İçinle bir içim ol, işim ol. Teri terimde soğuyan en arsız dişim ol...

Sus kadın...

Sus duyarlar, sus kovarlar kadın işimiz zor.. El oğlu var kadın işimiz zor...
Ne sabrı var bu sevmelerin ne selameti var bu sevişmelerin...
Kulak memenden, ayak bileğine...
Kulak memenden ayak bileğine.....

Uçup gelirim ya bir gece... Hiç Kuş Yok !

Sonra Niye Diyorlar

Sonra niye diyorlar, Utanmıyor sıkılmıyor ve hatta üzülmüyorlar, sonra niye diyorlar...
Kim için, ne için önemsiz... Yapılan her iyilik mutlak dönecek diye bir kaide yok elbet. Lakin insan özveri ile yaptığı her eylem karşısında alçalan insanları gözleri ile delik deşik etmek istiyor bazen. Hak etmek gerek.. Her şeyden evvel hak etmek.

Tuvalete gitmeyi, simit almayı ve onun yanına ayranı katık etmeyi, arkadaş olmayı, gece uykusuz kalmayı ve sabah uyumayı... Nitekim her şey hak ettiğince bulur insanı.. Etmek gerek hak.

Beni hak et !

Karşılıksız değil. Hislerimiz çoğu noktada kesişiyor ve ben bir çok adama ana avrat soy sop küfür ediyorum...

Sonra niye diyorlar...


Elinin körü.

3 Ocak 2013 Perşembe

"Münhasır" Kelimesi ile Sen

Nitekim huzursuzum yatakta, ne bir yastık kokusu nede bir rüya arefesi... Islak lambanın kuru gölgesi bile ilişemedi göz bebeklerime. Soğuk sobanın el yakmaları ve yorgan altındaki ayak parmağı sürtüşmeleri...

Kumral bir adamın yine kumral kumsallarda kuramsal ayrılık hikayeleri kurması kafasında ve bu hayallerin bir çivi gibi tam şakak noktasına açısal hizalarda defalarca vurması. Çekiç yok.

Sol elimin avuç içini kavrayan bir şeytan memesi... Veya sağ ayak bileğimdeki bir melek dudağı. Elbette yalnızlığın iktidarsız sonbahar yağmuru. Cam buğusunun yabancı dildeki çevirisi. Ana temanın her dilde sen olması. Akrebin de yelkovanın da bir gün duracak olması...

Uyku yolundaki abilerin, ablaların, dilsiz ve dinsizlerin, zerdüşt ve ayyaşların, cenabet ve terlemişlerin, kadınların ve erkeklerin, çocuklar ve onların olmayan babalarının, şairler ve şuurların, kimsesizler ve evsizlerin, yataksız, yorgansız ve sensizlerin tek duası bile günaha çağrı... Ezan mahiyetinde inlemeler ile duyuş bozukluğu yaratan çığlık titreşimleri herhangi bir gecenin tadını çıkarmanıza yahut o herhangi bir gecenin tadınıza varmasına münhasır. Sen yok. Münhasır kelimesi veya sen. Aynı.

Zorda kalmışlık bazen yatağın en alt sol köşesindeki soğuk çarşaf gibidir. Bu cümlenin manası aynı çarşafın sağ üst köşesindeki sevgilinin saçlarının altında kalan göğsünüzün sıcaklığı ile bağdaştırılabilir. Fakat gereksiz.

Nitekim huzursuzum yatakta ve o yok. Kadınlar erkekler ve aşıklar yok. Tavanın renginin veya sertleşen organların bir önemi yok. Sessizliğin tek sebebi olan herhangi bir şey yok. Kadeh yok. Ve kasıklarının şarabı akmıyor.

Huzurun var olduğuna dair inancım  orada bir yerde, tam şu satırın yahut geçmişte var olmuş bir kaç satırın içinde.


Nitekim huzurum yok bu gece yatakta. Sonra rüyasız bir uyku. Amaçsız bir vurgu... Seni seviyorum. Kıpkırmızı...